Gazeteci Tahir Kavri yazdı: “Cehennem Olsun, Yine de Barışmam!” Siyasetin Suskunları, Vicdanın Konuşanları
Türkiye garip bir ülke… Burada bazen bir suskunluk bile çığlık gibi yankılanır, bazen bir cümle bir dönemin tablosunu darmadağın eder. İşte Sedat Peker’in son sözleri de tam bu minvalde: Kısa, sert ama bir o kadar da derin. “Affetmeyeceğim. Barışmayacağım. Bu dünyada üç kişi var ki, asla helalleşmem. Ve o üç kişiden biri de Süleyman Soylu’dur.” Bu söz, yalnızca kişisel bir kırgınlığın dışavurumu değil; bir dönemin iç hesaplaşmasıdır. Yıllardır dillendirilmeyenlerin, bastırılan öfkelerin, yutkunularak geçiştirilen ihanetlerin yüksek sesle dile gelişidir. Bugün, herhangi bir gazetede sıradan bir haber gibi geçip gidecek bir cümle değil bu. Bu, tarihe not düşen, unutturulmak istenen karanlık sayfaların altını kalın kalemle çizen bir uyarıdır. Bir "biz burada yaşadık" diyen adamın, hâlâ o yaşadıklarını unutmadığını ve unutturmak da istemediğini haykırmasıdır.
Peki Nedir Bu Hesap?
Peker’in adını verdiği Süleyman Soylu, uzun yıllar Türkiye siyasetinin kilit taşlarından biri oldu. İçişleri Bakanlığı görevinde bulunduğu süre boyunca hem övüldü hem eleştirildi. Ancak bir dönem aynı fotoğraf karesinde yer alan bu iki ismin, bugün barış kelimesine bu kadar uzak durmasının altında ne yatıyor? Bu bir ihanet mi? Yoksa bir terk ediliş mi? Belki her ikisi de. Ama bildiğimiz bir şey varsa, o da Sedat Peker’in artık sadece “bir isim” değil, aynı zamanda bir simge hâline geldiği. Gücün kirlenmiş yüzüne ayna tutan bir figür. Ve o aynada yalnızca kendi yüzü değil, sistemin çatlakları da görünüyor.
Barışmak mı? Cehenneme Gitmek mi?
Peker’in şu cümlesi, belki de bu topraklarda adalet ve hesaplaşma üzerine söylenmiş en sarsıcı sözlerden biri: “Bir gün biri çıkıp da ‘Cennete gitmek için bu üç kişiyle barışman lazım’ dese… Vallahi de billahi de gözümün yaşına bakmadan cehenneme giderim, ama yine de barışmam.” Bu cümle bir öfke değil, bir karar. Bir kin değil, bir duruş. Bazen bir adamın kim olduğunu anlamak için onun neyi affetmediğine, neye tahammül edemediğine bakmak gerekir. İşte Peker, bu cümleyle hem kim olduğunu ilan ediyor, hem de kime asla güvenmeyeceğini.
Suskunluklar Bozulursa…
Bu ülkede her dönemin bir suskunu, bir de konuşanı olur. Bazıları konuşur ama sesi duyulmaz. Bazıları susturulmak istenir ama sesi yankı olur. Şimdi bir ses daha duyuldu. Ve o ses diyor ki: “Bazı kötülükler vardır, affedilerek değil; hatırlanarak anlam kazanır.” Sedat Peker’in bu sözleri tarihin rüzgârına bırakıldı. Belki yarın unutulacak. Belki de bir başka karanlıkta yeniden hatırlanacak. Ama şurası kesin: Bir adamın cehennemi, bazen bir milletin vicdanından daha aydınlık olabilir. “Söz bazen silahtan keskindir. Hele ki unutulmayan bir sözse...”
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.