Televizyon Yetmedi, Bir de Sosyal Medya Çıktı
Bu memleketin, yani Iğdır’ın ve tüm Türkiye’nin hâline bakınca içim yanıyor. Artık yediğimiz yemekten bir tat, yaşadığımız hayattan bir huzur kalmadı. Sofralar dolu ama bereket yok. İnsanlar çok ama samimiyet kaybolmuş. Gönüller kırık, yüzler gergin. Oysa biz ne deriz hep övünerek: “En çok namaz kılan biziz.” “En çok oruç tutan biziz.” “En çok zekât veren, en çok kelime-i şehadet getiren yine biziz.” Müslümanlıkla en çok övünen ülkeyiz belki ama maalesef bu övünme sadece dilden ibaret kaldı. Dışarıdan bakan biri olsa, inanın şöyle der:“ Bu insanlar Müslüman olduklarını söylüyor ama yaşantılarında dinin izi yok.” Faiz her yerde... Haram olduğu hepimizin malumu. Ama sistem faizle işliyor, insanlar borca batmış. Ülkeyi yönetenler dinden, imandan söz ediyor ama faiz canavarı kimsenin önünü kesemiyor. Belalar, musibetler üzerimize yağıyor ama kimse “neden?” diye sormuyor. Çünkü millet olarak şuursuzlaşmışız.
Aile yapımız çökmüş durumda. Ahlaki değerlerimiz her geçen gün biraz daha eriyor. Sabah kuşağı programlarında rezillik kol geziyor. Gelin-kaynana kavgaları, özel ilişkiler, mahremiyetin hiçe sayıldığı diyaloglar ekranlardan çocukların gözüne sokuluyor. Televizyonla zehirlediler, yetmedi… Şimdi bir de sosyal medya çıktı. Çocuklarımız saatlerce ekran başında; ne anne babayla konuşuyorlar, ne kitap okuyorlar, ne de sokağa çıkıp oyun oynuyorlar. Ellerinde telefon, kulaklarında kulaklık… Hangi âlimden, hangi peygamberden, hangi değerden söz edelim bu çocuklara? Çünkü bu nesli biz kaybediyoruz!
Kazalar, cinayetler, uyuşturucu… Her gün haber bültenlerinde vahşet izliyoruz. Ama kimse kalkıp “Ben ne yapabilirim?” demiyor. Kendi derdimize düşmüşüz. Herkes menfaatinin peşinde. Yöneticiler de halk da sessiz. Sonra soruyoruz: “Neden bereket yok?” Olmaz kardeşim! Allah’ın emirlerini çiğneyen, haramı hayat tarzı haline getiren, ahlaki temelleri çöken bir toplumda ne bolluk olur, ne huzur.
Gidişat iyi değil. Uyanmamız gerekiyor. Çocuklarımızı, ailemizi, geleceğimizi korumak zorundayız. Televizyonun, sosyal medyanın, çıkar hesaplarının değil; vicdanın, aklın ve inancın rehberliğinde yeniden yol bulmalıyız. Aksi halde çok geç olacak…
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.