“Nereye gidiyoruz?” Bir yoğurda uzanamayan bir el, bizi insanlığımızdan uzaklaştırmaya mı başladı?”
Elazığ’dan gelen bir haber, yalnızca bir asayiş olayı değil; toplumsal vicdanımızın ne denli örselendiğini, insani değerlerimizin nasıl aşındığını gösteren acı bir gerçeği gözler önüne serdi. İleri yaşta bir vatandaş… Belki bir emekli, belki bir dede… Sadece bir kase yoğurt almak istemişti. Ancak cebindeki para yetmedi. O an yaşadığı mahcubiyet, bir ülkenin ekonomik tablosundan çok daha fazlasını anlatıyordu. Bu, yoksulluğun sessiz ama en derin çığlığıydı.
Bir insanın bir kase yoğurda dahi uzanamadığı bu tablo, toplum olarak geldiğimiz noktayı düşündürmeli. O yaşlı amcanın o an hissettiği utanç, hepimizin ortak utancı olmalıdır. Ama asıl acı olan, bu yoksulluğa verilen tepkidir. Bir market çalışanı –üstelik üç harfli zincir marketlerden birinde–, dedesi yaşındaki bir insana parası yetmediği için el kaldırdı. Bu, sadece bir öfke patlaması değildir; Bu, merhametin raflara kaldırıldığı, saygının etiketlendiği, insanlığın indirim reyonuna düştüğü bir toplum tablosudur.
O el, sadece yaşlı bir adamın yüzüne değil; bu ülkenin köklü “büyüğe hürmet” geleneğine, “düşkünün halinden anlama” kültürüne ve insanlık onuruna kalkmıştır. Bir yoğurdun fiyatı, bir insanın onurundan asla kıymetli olamaz. O markette o gün darp edilen sadece bir müşteri değil; hepimizin vicdanıydı. Toplumsal dayanışmamız, insanlığa olan inancımız, ahlaki değerlerimiz o rafta ezildi, yere düştü.
Umarız ki bu utanç verici olay, yalnızca adli yönden değil, vicdani yönden de bir sorgulamaya vesile olur. Çünkü artık her birimiz kendimize şu soruyu sormalıyız: “Nereye gidiyoruz?” Bir yoğurda uzanamayan bir el, bizi insanlığımızdan uzaklaştırmaya mı başladı?”
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.